oyunprofesoru
  Max Payne 3
 

      Bilim insanlarının araştırma şansı elde etmek için birbirlerine girecekleri bir ilaç nedeniyle hayatı kabusa dönen Max, ailesinin katledilmesine neden olan gizli projenin arkasındakilerden intikam almak için nefes kesen bir takibe başlamıştı. Bir banka soygunu sahnesiyle başlayan oyun, bir gökdelenin tepesinde son buluyor ve Max, elde ettiği intikamın ardından acısıyla baş başa kalan yaralı bir polis olarak ilk seriyi sonlandırıyordu.
Oyun piyasasına sürüldüğü 2001 yılında hit olan ve slow motion aksiyon sahneleriyle devrim yaratan Max Payne, iki yıl sonra bağımlılarının yüzünü yeniden güldürmeyi başardı. İlk oyundaki karakterlerden bazılarının yeniden karşımıza çıktığı oyunda, Max’in alacakaranlık kuşağında gezinen rüyalarına ve halüsinasyonlara kara büyü temaları eklendi ve Max, güzel ortağıyla bölümleri artan oyunda kendisini çok daha büyük bir aksiyonun içinde buldu.
İlkine nazaran daha masum suratlı bir şekilde karşımıza çıkan ancak öfkesinden hiçbir şey yitirmeyen Max, düşmanlarından geride kalanları ‘temizlediği’ ve güzel ortağını kaybettiği serinin ardından bir anda sessizliğe gömüldü. Uzun bekleyiş belirsizliğe dönüşmüştü ki, 2008 yılında Max Payne beyaz perdeye taşındı. Büyük bir hayal kırıklığı yaratan film, ikincinin çekilmeyeceğini neredeyse garantilerken, Max’in bir nevi cenazesi olarak kabul edildi. Beni film hakkında en çok şaşırtan detay ise başrolde ilk Max Payne’e benzerliğiyle dikkat çeken Las Vegas dizisinden tanıdığımız Josh Duhamel’in yerine Mark Wahlberg’ün yer almasıydı. Şüphesiz iki oyuncu arasındaki aksiyon filmi tecrübesi karşılaştırılamaz ancak Wahlberg yerine, bir yıl önce çekilen Transformers’dan az da olsa tecrübesi bulunan Duhamel bu rol için eğitilebilirdi. Oyuncu seçimindeki facia ve mahvedilen kurgu çok başarılı olabilecek bir yapımı suya düşürdü kuşkusuz…
SOĞUK SOKAKLARDAN SICAK BANLİYÖLERE

Oyuna geri dönelim… Beklentilerin boşa çıktığı senelerde, Max’in bir köşeye sinerek sürekli alkol aldığı ve içinden çıkamadığı depresyonla yaşamaya devam ettiği düşünülebilir. Ancak geçmişiyle olan mücadelesini sürdürse de, New York’un en iyi dedektifi eski arkadaşı Raul Pasoss’dan aldığı iş teklifiyle yeniden sahneye çıkar. Max, Sao Paulo’ya giderek, Brezilya’nın önde gelen iş adamlarından Rodrigo Branco’nun genç eşi Fabiana’yı, Commando Sombre adındaki sokak çetesinin elinden kurtarmayı kabul eder. Ortalama bin 500 kişinin ölmesi gereken böyle bir iş için biçilmiş kaftan olan Max, güneye yaptığı yolcuğun kısa zamanda giderek ısınan bir çete savaşına dönüştüğüne tanık olur…Rockstar Games’in başkan yardımcısı olan kardeşler Dan ve Sam Houser tarafından senaryosu yazılan oyunda Max yine farklı bir yüzle karşımıza çıkıyor. Yılların verdiği ağırlık saçı-sakalı birbirine karışmış bir Max çıkarıyor önümüze. Bu haliyle Starcraft II’nin ana karakteri Jim Raynor’a benzettiğim Max, sıcak iklime uçmadan önce saçını kazıyor, renkli gömleğini sırtına geçiriyor ve rolüne hazır hale geliyor.
TAM PUAN ALDI

Max Payne 3, oyunu oynama şansı elde eden analistlerden tam puan aldı. Escapistmagazine sitesinden Mike Kayatta, oyunun açık ve dar alanlarda çok fazla aksiyon içerdiğini, buna rağmen Max’in kendisini korumayı başarabildiğini belirtiyor. Slow motion koşuları ve öne atılarak yaptığı saldırılarla Max kurşunlardan kaçınmayı başarırken, tek tuşa basarak Max’in etrafında mümkün olan neresi varsa siper edinme özelliği de bulunuyor.
Oyundaki en etkileyici efektlerden biri, vurulan figürlerin kurşunu yedikleri yere göre tepki vermeleri. Kısaca değinmek gerekirse, Max Payne 3 son derece kanlı bir oyun ve beklendiği gibi yaş sınırlamasıyla piyasaya sürülecek. Mükemmel görüntü ile birleşen efektler, oyunculara FPS alanında bugüne dek hiç yaşamadıkları bir tecrübe sunabilir. Namluların asla soğumadığı aksiyonda, oyuncular “kötü adamı vurdum” hissini iliklerine kadar hissedecek. En azından bu his birçoğumuz için zombi öldürmekten daha anlamlı olacak. Kayatta, aksiyon sahneleri arasında eskiden olduğu gibi hiç demo yer almadığını, böylece oyunun hızında asla bir yavaşlama olmadığına da dikkat çekiyor.
Kayatta’ya göre Max Payne 3 uzun süre etkisini yitirmeyecek, çok titiz hazırlanmış bir yapım. Eğer ilk iki oyunun hikayesiyle üçüncü de bağlantı kurulabilirse, Max Payne 3′ün efsane olmaması için bir neden yok.
Bir diğer önemli analiz, Venturebeat sitesinden Dean Takahaşi’ye ait. Takaşi oyundaki aksiyonun geçmişe kıyasla çok daha fazla ve hayatta kalmanın bir o kadar zor olduğuna dikkat çekiyor: “Max’in fidye parası bırakmak için stadyuma gittiği sahnede işler ters gidiyor… Max’in önünü açmaya çalıştığı anlarda, mükemmel görüntü kalitesiyle müthiş bir çatışma yaşanıyor… Her painkiller (meşhur ağrı kesici) ve silaha ulaşmak için ciddi bir efor sarf etmeniz lazım… Bazı bölümleri geçmek için defalarca oynamak zorunda kaldım… Karakterlerin hareketleri çok akıcı, görüntüde ters giden bir şey yok. Bunun altından kalkabilmek gerçekten büyük bir çaba gerektiriyor.”
Takahaşi’nin dikkatini çeken bir diğer nokta, oyunda çok fazla silah seçeceği sunulması. Hatta, silahınız kalmasa bile yumruklarınızla karşınızdakini alt edebiliyorsunuz. Çoklu oyun imkanı sunarak heyecanı iyice artıran Max Payne 3, oyunculara kendi aralarında grup kurarak kan davalarına ayrı çeteler halinde katılabilme seçeneği kazandıracak.
“BEKLEDİĞİNİZE DEĞECEK












 
  Bugün 3 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol